Nurettin Abi’nin 2-3 defa gördüğüm köyümün yön levhasının önünde bisikletiyle fotoğrafını çekip göndermesiyle başladı. Bu görüntü içimde bir kıvılcım oluşturdu ve hemen ardından Nurettin abiyi aradım ve “Beraber gidelim, pedal çevirelim!” dedim. Gidiş-dönüş toplamda 235-240 km olacağı için ve bunu bir güne sığdıracağımızdan oldukça yorucu olacağını düşünerek sabahın erken saatlerinde Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine ilk otobüsle yola çıktık.
Sabahın serin havası ve taze toprak kokusu içinde ilk işimiz kahvaltı için sıcacık bir çorba içmek oldu. Çorbanın buğusu içimizi ısıttı ve “Pedallar dönsün!” diyerek yola koyulduk.
İlk durağımız Kılıç Mehmet Köyü oldu. Rüzgarın hafifçe taşıdığı taze ekin kokusu ve koyunların, kuzuların neşeli sesleri bizi karşılıyordu. Çevredeki doğal güzellikler sanki zamanın yavaş aktığı bir dünyayı andırıyordu. Nurettin Abi köy hakkında kısa bilgiler vererek seneye bu güzellikleri kamplı olarak keşfetme fikrini paylaştı. Düşüncelerimiz ve hayallerimiz yolun manzarasında şekillendi.
Yeni bir köye levhasına yaklaştığımızda fotoğraf çekme isteğimiz arttı. “Fotoooo!” diyerek seslendik ve köy levhalarını tek tek ölümsüzleştirdik: Yağlıpınar, Tersakan, İnliören, Cinliören ve Demirören. Her bir köy, kendine has bir hikaye ve koku barındırıyordu.
Sonunda köyüm Çerkes Söğütlü’ye ulaştık. Yıllar önce gittiğim için köyde dağların ve vadilerin şekilleri zamanla değişmiş gibi hissettirdi. Tarlalardaki ekinlerin taze yeşilliği, bahçelerdeki meyve ağaçlarının kokusu nostaljik bir huzur sundu. Elektrik direklerinin köklü ve büyük görünüşü, çocukluk hatıralarımı canlandırdı. Oturup biraz dinlendik ve köyün doğal havasında bir şeyler atıştırdık. Koyunların sesleri ve rüzgarın hafif esintisi bu anı daha da keyifli hale getirdi.
Yolculuğumuza devam ederek sırasıyla Devederesi, Akören, Panlı, Tözgün, Hassa ve Girveli köylerinden geçtik. Kayseri-Malatya yolunda yüzümüze esen rüzgarın içinde tarlalardan ve köylerden gelen doğal kokular yolculuğumuzu daha da keyifli hale getirdi. Tarlalarda yeşil ekinlerin ve bahçelerdeki meyve ağaçlarının ferahlatıcı kokuları her bir köyün kendine özgü atmosferini artırıyordu.
Son olarak, Kayseri'ye doğru dönüş yoluna çıktık. Rüzgarın yüzümüze çarpan serin havası yorgunluğumuzu biraz da olsa hafifletti. Bir an için pedal çevirmenin zorluğu yerini bitmek bilmeyen bu yolculuğun verdiği tatmine bıraktı.
Kayseri’ye yaklaşırken şehir manzarası gözlerimizin önünde şekillenmeye başladı. Dönüş yolunda günün ilerleyen saatlerinde güneşin batışı gökyüzünü turuncu tonlarıyla boyalıydı sanki. Bu renk cümbüşü, yorgun ama tatmin olmuş ruhuma inanılmaz bir huzur verdi.
Sonunda Kayseri'ye ulaştığımızda uzun ve zorlu bir günün ardından şehir merkezinin gürültüsü ve kalabalığı karşısında sessiz ve huzurlu köy anıları aklımda kaldı.